İnsanların Kodlanması

Medya



Daha önce, hayatınızda verdiğiniz kararların aslında size ait olmayabileceğini hiç düşündünüz mü? yada verdiğiniz kararların aslında sadece size sunulan seçeneklerden ibaret olduğunu?


Bugün yaşadığımız dünyada daha önce hiç olmadığı kadar çok bilgi bombardımanına tutuluyoruz ve bu her geçen gün daha da katlanarak devam ediyor. Evde, iş yerimizde, sokakta, otobüste ve internete erişimimizin olduğu her anda. Peki bu bilgilerin ne kadarı doğru yada daha önemlisi bu bilgilerin ne kadarı doğru temeller üzerinde? Medya doğrularının temellerini araştırıyor muyuz? Medya bizi yönlendiriyor olabilir mi? İnsanların kodlanabileceğini düşündünüz mü hiç?


İnsanları kodlamak dendiğinde ilk aklımıza gelen şey medya olacaktır. Son yüzyıllarda insanların güncel bilgi almak için en çok başvurduğu basın, ve yayın ürünleri, medyanın yönlendirme işinde en çok kullandığı kollarıdır. Bu yapılanma, insanlara ulaşma kabiliyetini de kullanarak kendini kutsamış( bakınız: basın özgürlüğü ve gazeteciliğin kutsallığı) ve kendisini gerçeklerin peşinden koşan ve bu gerçekleri insanlara ulaştırmak için çabalayan bir yapılanma olarak sunmuştur. Bu slogan olarak güzel ancak ihtivası boş olan sunum sayesinde de insanların kendilerine güvenmesini yüksek oranda sağlamıştır. İnsanlara gerçekleri değil, yönlendirme yapılan tarafın gerçeklerini, gerçekler insanları bu taraftan soğutuyorsa yalanları yada gerçeğin işlerini gelen kısmını söyleyerek, yani bize bilgiyi değil de, kendi yorumlarını ileterek, istediklerini düşünmemizi, istedikleri tarafta yer almamızı ve onların doğru olduğunu düşünmemizi sağlarlar.
Medya bizleri kodlama görevini, kodlamanın amacına uygun yolla yapar. Kültürel yönlendirme ve kültürel tanımlamaları yayma işini eğlence tarafıyla yaparken(diziler, eğlence programları, magazinler vs.), toplumsal konulardaki yönlendirme işini basın yoluyla yapar.(haberler,gazeteler, siyasi tartışma programları vs.)


Aslında medya hakkında böyle bir yazı yazarken tarihine de kısa bir göz gezdirmemiz faydalı olacaktır. Osmanlı da ilk resmi gazete 1831 yılında, dönemin padişahı İkinci Mahmut tarafından yayınlanmaya başlanmıştır. Takvim-i Vekayi isimli bu gazete, daha önce diğer devletlerin sınırları içerisinde yayınlanan gazeteler gibi, devletin faaliyetlerini ve önemli gördüğü hususları halka duyurmak için kullandığı bir araçtı. Kanun değişiklikleri, ayaklanmalar ve savaşlarla ilgili yazılar ve devletin halka anlatmak istediği propagandalar gazetenin büyük bölümünü oluşturuyordu. medyanın (özellikle basının) yönlendirme görevini yapmasının en önemli örneklerinden birini bu gazetenin 1833 yılında yayınlanan bir sayısında görebiliriz.


Sultan İkinci Mahmud, 1826 yılında, kendisinin ve kendisinden önce ki padişah olan amcası Üçüncü Selim’in arzuladığını başarmış ve Yeniçeri ocağını kaldırmıştı. Yeniçeri ocağının kaldırılışının akabinde ki bir kaç senede Osmanlı Ordusu bir çok savaş kaybetmişti. Halkın Yeniçeri Ocağını özlememesi ve Ocağın kaldırılmasıyla alakalı yanlış bir düşünceye kapılmaması için, 1833 yılında yayınlanan bir sayıda, Yeniçeri askerlinin hortladıkları ve bölge halkına zulmettikleri ile alakalı bir haber yer almaktaydı. Haberin içeriğinde de Yeniçerilere sürekli zalim denilerek, insanların yönlendirilmesi amaçlanmaktaydı. Haberin detayı için bakınız: Yeniçerilerin hortlaması haberi


O günlerden günümüze kadar, bir çok şey değişti. Sultan İkinci Mahmut’tan sonra bu topraklar 6 Padişah daha gördü. Ardından cumhuriyet ilan edildi. 6 padişahın ardından 12 Cumhurbaşkanı ve an itibariyle 65 hükümet daha gördü bu topraklar. Birçok şey değişti. Ancak medyanın bu görevi hala değişmedi.



Yorumlar